Kekemelik Forum

Tam Versiyon: gelişimsel akıcısızlık
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
merhabalar 5 aydır kekelemeye başlayan bir kızım var kendi tam olarak 3 yaş 2 aylık. 1 ay önce terapiste gittik ve duyarsızlaştırma çalışmaları yaptık hem ben hem kızım. avm de sahilde bol bol kekeledik.. ama malesef hala geçmedi.. terapist kızımın kekeleme kaygısı taşımadığını bunun çok güZel olduğunu kekelemenin kaygı olmazsa geçici oldugunu söyledi.. peki neden hala geçmiyor?? kekemeliği besleyen faktörler ne? biz nerde hata yapıyoruZ?? teşekkürler şimdiden
Günaydın,
vedat_m demiş ki:merhabalar 5 aydır kekelemeye başlayan bir kızım var kendi tam olarak 3 yaş 2 aylık. 1 ay önce terapiste gittik ve duyarsızlaştırma çalışmaları yaptık hem ben hem kızım. avm de sahilde bol bol kekeledik.. ama malesef hala geçmedi.. terapist kızımın kekeleme kaygısı taşımadığını bunun çok güZel olduğunu kekelemenin kaygı olmazsa geçici oldugunu söyledi.. peki neden hala geçmiyor?? kekemeliği besleyen faktörler ne? biz nerde hata yapıyoruZ?? teşekkürler şimdiden
Sizin özel vakanıza odaklanmadan önce aşağıda linklediğim yazıları okumanızı tavsiye ederim.
Çocuklarda gelişimsel kekemelik
küçük çocuklarda duyarsızlaştırma yöntemi

Bir de şunu önemle vurgulamak istiyorum. Uzaktan teşhis koymak kesinlikle doğru bir yöntem olmaz, o yüzden tüm ifadelerimi daha çok genel bir perspektif olarak görmenizi rica edeceğim.

Yukarıda linklediğim yazılardan da anlaşılacağı üzere kızınızın hem kekeleme süresi çok kısadır o yüzden umudu kesinlikle kesmemek gerekir hem de yaş itibarıyla kendiliğinden veya terapiyle geçme olasılığı yüksektir (özellikle kız olduğundan). Aile öyküsüne ilişkin bilgim olmadığından bir şey diyemem. (Yakın akrabalarda kekeme var mı?)

Şimdi de duyarsızlaştırma çalışmalarına gelelim: bu yaşta aslında duyarsızlaştırmadan bahsedilemez, daha çok duyarlılığın önünün alınması söz konusudur. Çünkü yukarıdaki yazılardan da anlaşılacağı üzere çevrenin kekemeliğe gösterdiği tepkiler ve kızınızın kendisini engelli ve çaresiz hissetmesi sonucu duyarlılık oluşur.

Bu duyarlılığın önününü almak büyük oranda sizin elinizdedir.
  • Kızınız konuşurken her zaman sabırla dinleyin ve kendi konuşma temponuzu düşürün
  • Yakın çevreyi kızınız konuşurken nasıl davranmaları konusunda bilgilendirin
  • Kreşteki öğretmenleri de haberdar edin
  • Kekemeliği tabulaştırmayın, kendiniz aile ortamında hafif tekrarlamalı kekemelik gösterin, kekemeliği meşrulaştırın
  • Çocuk hiç efor göstermeksizin hafif tekrarlamalı bir kekemelik öğrenebilirse düzelme olasılığı da artar
Ama şunu unutmayın: Kekemelik şöyle veya böyle yaparsam kesin geçer diye bir formül yoktur!

Ve Türkçe bir kitaptan okuduğum
Alıntı: Kekemeliğin kalıcı olması tamamen anne-babanın ve çevrenin tutumuna bağlıdır
ifadesi kesinlikle yanlıştır ve bizim Avrupa'da hiçbir terapist böyle bir iddiada bulunmaz.

Konuşma terapistlerinin referans olarak gösterdiği Talep ve Kapasite Modeli vardır.
(Anılan yazı biraz eski varsayımlara dayanıyor ama en azından kekemeliğin - yeni bulgular hariç - teoriler yelpazesini güzel anlatıyor)

Buna göre çocuktan beklenilenler onun bilişsel, linguistik ve motorik performansını aştığından dolayı denge bozulur ve bu bağlamda kekemelik gelişir.
Modeli klasik bir terazi gibi düşünün. Bir yanı talep, diğer yanı kapasite. Talep yanı ağır basıyor, var olan kapasiteleri aşarsa denge bozulur. Anne-babanın görevi de bu dengeyi tekrar yerine getirmektir.
(Örneğin bizim Avrupa'da bazı anne-babalar çocukları dolayısıyla sürekli rekabet içindeler. Tüm umutlarını çocuklarına bağlıyorlar, neredeyse daha doğmadan doktor olacak, mühendis olacak diyorlar. Ondan sonra da 3 yaşında keman dersi, 5 yaşında İngilizce kursu vs. vs. diye çocukları ağır ağır yükler altında neredeyse boğuyorlar.)

Siz neyi yanlış yaptığınızı ve kekemeliğin neden hala geçmediğini sordunuz.

Benim yukarıdaki sözlerinizden algıladığım kadarıyla siz çocuğun kekemeliğinden dolayı ağır bir stres altındasınız.
Bence çocuğa en çok bu tutum zarar verebilir. Bu nedenle içinizde kaygı, endişe varsa bile bunu kesinlikle dışa yansıtmamaya çalışın. Çocukların çok hassas antenleri vardır, en ufak bir rahatsızlığı bile sezerler.
Çocuğun kekemeliğinden suçlu olmadığınızı unutmayın. Ve kekemelik kekemeliktir ayıplanacak birşey değil.
Çocuğunu candan seven her anne-baba elbette ki elinden geleni yapar, sizin de bunu yaptığınızdan zerre kadar şüphem yoktur.
Ama kader denilen bir şey de var.
Size şu anda öncelikle sabır ve uzun nefes dilerim. Gerisi inşallah gelir!
Petra
petra hanım cevabınız için teşekkür ederim çok mutlu oldum. öncelikle eşimin ailesinde de benim ailemde de kekemelik yok. ilk kez kızımızda karşılaştık belki de ondandı şaşkınlığımız.. kızımla ilgili hata mı yaptım bilmiyorum. ama kendimce onun için en iyisini hapmaya çalıştım. o uyanıkken tv açmamaya çalıştım hep,ona resimli kitaplar okudum bol bol, o yüzden yaşıtlarının çok ömündeydi dil gelişimi açısından. gün içinde etkinlikler hazırladım, kule yapmalar, legolar, sticker yapıştırmalar, oyun hamurları, bambino oyunlarımız.. ama bunlar için talep ondan geliyordu uykudan uyanır uyanmaz anne ne oyun hazırladın bana bugun diyordu. zorlama şeklinde zoraki değil yani.. Kreşe de kekemelik durumu ortaya çıktıktan sonra verdim. çünkü terapist tavsiye etti. ve kreşe başladıktan sonra evdeki tüm etkinlikleri kestim. okulda zaten fazlasıyla yapıyorlar diye..
bu arada ben şunu fark ettim ben aslında kızımın kekeme olmasından korkmuyorum kızımın kendini içe kapatmasından kendini pasifize etmesinden korkuyorum.. kekemelik bunlar için bi faktör ama kesin bir sebep değil. kekemeliği kontrol altına alan onla baş eden bana umut olan korkularımı kaygılarımı azaltan çok güZel kişiler tanıdım ben grupta ki siz onlardan birisiniz.. iki kelimeyi bir araya getirip derdini anlatamayan ama kekeme olmayan çok kişi tanıyorum tanıdım. ama kekemeliği çok güzel kontrol altına alan onla çok güzel baş eden kendini çok iyi ifade eden kekeme arkadaşlar da tanıdım ben grupta. yani aslında korktuğum kekemelik değilmiş onun yarattığı negatif etkilermiş.. kızım şimdi çok aktif takılınca da pes etmiyor kendini derdini fazlasıyla anlatıyor, terapistin söylediğine göre kaygı da yokmuş.. bakalım zaman bize ne gösterecek..
Merhaba, kekeleme 2 ile 5 yaş arasındaki çocuklarda sıklıkla görülmektedir. Bir çok çocuk için bu durum dil edinimi sürecinin doğal bir parçası olarak görülebilir. Kekelemeye başlayan çocuğunuzun akısızılıkları kısa bir süre içinde çözülebileceği gibi çözülmesi bir kaç yıl da alabililmekle birlikte buna ek olarak kalıcı bir duruma dönüşebilmektedir. Bu durumda kekemeliğin kalıcı kekemeliğe dönüşüp dönüşmeyeceğini belirlemek için bir kaç kırmızı bayraktan söz edilebilir.
Bunlar;
1- Aile öyküsü: Ailede kekeleme öyküsü var mı?
2-Başlama yaşı: 3.5 yaşından önce kekelemeye başlayan çocukların spontane iyileşme olasılığı daha yüksektir.
3-Başlangıç sonrası geçen süre: Kekelemeye başlayan çocukların %75- %80'i 12-24 ay arasında gelişme göstermektedir. Ancak çocuğunuzun 6 aydan uzun süre kekelemesi ya da kekelemesinin artması spontane iyileşme ihtimalinin daha düşük olduğunu gösterebilir.
4-Cinsiyet: Kız çocuklarında spontane iyileşme oranı erkek çocuklarına göre 3-4 kat daha fazla olmaktadır.
5-Diğer dil ve konuşma faktörleri: Konuşma seslerini doğru üreten ve doğru kullanan bir çocuğun kekemeliğinin spontane olarak iyileşmesi konuşma sesi üretimi sorunu yaşayan bir çocuğun spontane iyileşmesinden daha yüksek olasılıkla meydana gelmektedir.

Bu yaştaki bir çocukta tıpkı Petra Hanım'ın söylediği gibi sistematik bir duyarsızlaşma çalışmasından bahsetmek güç. Bilimsel bir değerlendirme olmamakla birlikte benim klinik deneyimim çocukların 5-6 yaşından evvel kekemeliğe karşı duyarlılık geliştirmediği yönünde. Lakin bu yaşta çocuğunuzun iletişim ortamında değişiklikler yaparak 1-ilerde ortaya çıkacak duyarlılık halini azaltmanız 2-spontane iyileşme olasılığını artırmanız mümkün. Bunun için şu maddelere uymanızı öneririm;
1- Çocuğunuzla aceleci olmayan bir ortamda, konuşmanızın içinde hafif beklemeler olacak şekilde konuşun: Çocuğunuz sizinle konuştuktan sonra cevap vermek için bir kaç saniye bekleyin ve daha sonra yanıt verin.
2-Çocuğunuza sorduğunuz soruları azaltın: Çocuklar kendi duygularını açıklarken yetişkinin sorularına yanıt verdikleri duruma göre çok daha özgür konuşurlar. Sorular sormak yerine çocuğunuzun cümleleri üzerine yorumlarda bulunarak onu dinlediğinizi hissettirin.
3- Onu dinlediğinizi ve size ilettiği mesajın mesajı nasıl ilettiğine (kekemeliği kastediyorum) takılmadığınızı mimik ve jestlerinizle belli edin.
4-Günlük rutinlerinizin dışında, çocuğunuzla iletişiminizin kesinlikle bölünmeyeceği düzenli rutinler yaratın. Bu rutinlerde çocuğunuzun ne yapmasını istediğini kendisinin seçmesine izin vermenin yanısıra sizinle girmekte olduğu etkileşim yönteminin de onun tarafından seçilmesine izin verin örneğin o gün daha az konuşarak oyun oynamak istiyorsa bu liderliği takip edin. Bu etkinlikler esnasında yavaş, sakin ve rahat bir tonda; kelimeleriniz ve cümleleriniz arasında ufak aralar vererek çocuğunuzla konuşun. Birlikte geçireceğiniz bu sakin dakikalar çocuğun ebeveyninin kendisiyle her şekilde etkileşime girmesinden keyif aldığını fark etmesini sağlayarak özgüveninin gelişimine yardımcı olacaktır.
5-Tüm ailenin konuşmadan evvel sıra aldığından ve birbirini dinlediğinden emin olun: Çocuklar, özellikle kekeleyen çocuklar, dinleyicilerin dikkatlerinin kendilerinde olduğu ve konuşmalarının kesilmediği durumlarda çok daha rahat iletişime geçerler.
6- Çocuğunuzla etkileşim şeklinizi gözlemleyin: Çocuğunuza onu dinlediğinizi ve konuşması için fazlaca zamanı olduğunu hissettirin. Hızlı konuşma davranışlarınızı, sorularınızı ya da sözünü kestiğiniz zamanları azaltın.
7-Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin: Kekelesin ya da kekelemesin çocuğunuz için en güçlü dayanak sizin desteğiniz olacaktır.

Ailenizde kekemelik olsun ya da olmasın kekemeliğin, öğrenilen bir davranış olmadığını, ortaya çıkmasında sizin, çocuğunuzun ya da ortamda meydana gelen bir 'yanlışın' bir 'travmanın' OLMADIĞINI bilin. Mevcut kanı ve elimizdeki ÇOK SAYIDA kanıt kekemeliğin beyin anatomi - fizyolojisinde meydana gelen farklılıklardan meydana geldiğini göstermekte. Uzaktan teşhis koymak bu durumda uygun değildir ancak bu genel persfpektifin sizin için önemli olduğunu düşünüyorum.

Uzm. Dil ve Konuşma Terapisti
Nevzat Egemen Nakışçı
Merhabalar,

Minik birkaç eklemede ben yapmak istiyorum. Çocuğunuza sorular sorduğunuzda uzun organizasyonlu anlatımlar gerektiren sorular yerine seçenekli soruları tercih edebilirsiniz. Örneğin; Bugün okulda neler yaptın? yerine Bugün okulda resim mi yaptınız hamur mu oynadınız? gibi bir soru tercih ederseniz çocuğunuz çoklu anlatımın vereceği organizasyon yükünden kurtulmuş olur. Ayrıca, takılma yaşayan bir çocuğa o anda; 'Oğlum/kızım sakin konuş, yavaş ol.' gibi cümleleri de kullanmamanızı öneririm. O yaştaki çocuklar nasıl sakin olacaklarını ya da nasıl yavaşlayacaklarını bilmedikleri için çok etkili bir söylem olmuyor çocuklar için. Tam tersi bilmeleri gerektiği bir şeyi bilmediklerini düşünüp (yavaş ya da sakin konuşmayı kastediyorum) daha çok stresse giriyorlar. Ben terapilerimde genelde çocuk için bu kavramları sonutlaştırırım. Örneğin yavaşlık için salyangoz ya da kaplumbağa kullanıp hadi salyangoz gibi konuşmayı deneyelim derim. Bu çocuk için yavaş konuştan daha anlaşılır bir söylemdir. Sevgiler...

Dilbilimci&Uzm. Dil-Konuşma Terapisti
Selen DEMİRDÖĞENLER