Kekemelik Forum

Tam Versiyon: İnsan Neden Kendine Bir Kekeleme Payı Bırakmalı
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar,

Birçok arkadaş, büyük bir coşkuyla eskiden şöyle veya böyle ağır kekeliyordum, şimdi ise %?? azaldı, geriye kalanı da halledeceğim diyor.

Dünyadaki kekemelik literatürünü, uluslararası kekemelik kurum ve uzmanlarını yakından tanıyan bizler ise size hep 'mümkünse kendine bir kekeleme payı bırak' diyoruz ve çeşitli tepkilerle karşılaşıyoruz.

Bu makaleyle neden kendinize bir kekeleme payı bırakmanın faydalı olduğunu açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle bazı gerçekleri iyice içselleştirmeniz lazım.
  • Kekemeliğin belli bir yaştan sonra tamamen geçmesi beklenilemez. Uluslararası uzmanlar - ki çoğu bu sorunu bizzat yaşıyorlar - bunu her yerde ve her zaman savunuyorlar. 'Eski kekemeyim' diyen bazı kişiler olsa bile onların konuşma tarzlarını iyice irdelediğin zaman kekemeliğin kalıntılarına rastlanabilir.
  • Kekemelik uzmanı Joseph Sheehan diyor ki 'Kekelemek kötü birşey olmadığı gibi akıcı konuşmak da başarı veya marifet sayılabilecek birşey değildir'. Biz kekemeliğin hep kötü bir şey olduğu konusunda şartlandırılmışız ve onu sanki kendi kusurumuzmuş gibi gördük. Halbuki özellikle son 10-20 yıl içerisinde yapılan tüm araştırmalar kekemeliğin nörofizyolojik bir bozukluk olduğunu, zayıf çalışan beyin bölgelerinin çağdaş görüntüleme yöntemleriyle gözler önüne serilebildiğini göstermiştir.
Bütün bu gerçekleri hiçe sayarak inadına 'ben kekemeliği tamamen bitireceğim' diyorsak nasıl bir ruh haline gireriz?

Diyelim eskiye nazaran kekemeliğim %80-90 azaldı. Bunun mutlaka bazı sebepleri vardır. Olası nedenler şunlar olabilir:
  • Belli bir yaştan sonra kekemeliği önemsememeye başladım
  • Sosyal ortamlardan veya telefondan kaçmıyorum
  • Üniversite / iş hayatıyla yeni bir ortama girdim, özgüvenim geldi
  • Terapi aldım, öğrendiğim yöntemlerde uzmanlaştım
  • Artık çocuk değilim, meslek sahibiyim
  • Yaş ilerledikçe sakinleştim
  • vs.
Etrafımdaki insanlar beni artık kekeme olarak bilmez, belki doğup büyüdüğüm şehri terketmişim, bambaşka bir yerde oturuyorum, kimseye kekeme olduğumu söylememişim... 
Bu his müthiş bir rahatlık verir. Kendime bile en fazla yakıştırabildiğim 'eski kekeme' tanımıdır. Kesinlikle kimseye kekemeliğimden bahsetmem çünkü daha önce onu yaptığım zaman diğer insanlar 'hayır, sen kekeme değilsin' diyerek tepki verirdi. 
Ve gerçekten çoğu zaman hiçbir şey yapmadan kekemeliği düşünmeden bile akıcı ve normal konuşurum.
Kekeme olmadığıma nerdeyse ben de inanmışım. Arada bir hissettiğim bloklar olmasa...

Ama takılma anında mazeretim hazır, düşünme süsü veririm, heyecanlandım derim, başka bir olay nedeniyle ne diyeceğimi unuttum gibi bahaneler uydururum. Çünkü kendi kendime artık madem diğer insanlar kekemeliğimi farketmiyor, öyleyse kekeme değilim derim. Kekelememem lazım derim. Kekemeliği yendiğime göre birşey kalmadı, kalmamalı derim...

Halbuki bildiğimiz kekemelik (kara) ile normal konuşanların hiçbir müdahalede bulunmadan sergiledikleri doğal konuşma (ak) arasında kekemelik olarak algılanmayan ama içinde 
  • psikolojik stres
  • korku, endişe
  • kelime değiştirme veya erteleme
  • düşünme süsü (ı-ı-ı) verme
gibi gizli semptom barındıran geniş bir gri alan vardır.

Ve bunun böyle olduğunu kendi kendime kabul etmediğim sürece kendimi müthiş bir baskı altına almış olurum. Hiçbir zaman hiçbir yerde kekelememem lazım diyorsam
  • en ufak bir takılmada telaşlanırım
  • kendimi başarısız ve değersiz hissederim
  • insanları hayal kırıklığına uğrattığımı düşünürüm (çünkü ben bildikleri gibi değilmişim)
  • akıcı bile konuşsam sürekli tetikte akıcıyım
  • kötü bir ruh haline girer, kahrolurum.
Peki kendime bir kekeleme payı tanısam nasıl olur?

Sheehan'ın güzel sözlerini benimsemiş biri olarak hissettiğim ama belki dışa bile yansımayan takılmaların da kekemelik olduğunu bilirim. Aniden - örneğin yabancı dil öğrenirken - karşılaştığım bloklar beni şaşırtmaz çünkü kekemeliğin şu veya bu şekilde devam ettiğini ve edeceğini bilirim. Kekemeliğin kalıntıları olarak ne varsa 'benim önemsiz bir parçamdır' derim. Ve bunu yaparken

  1. Gerçekçi bir yaklaşım sergilemiş olurum
  2. Takıldığım zaman bunu bir başarısızlık olarak görmem çünkü buna hazırım
  3. Karşımdaki insanın gözüne bakarak 'evet bazen hala takılıyorum çünkü bende kekemelik var' diyebilirim
  4. Kekemeliğim tuttu deyip gülümserim
  5. Çok iyi bir ruh haline girerim çünkü kendimle barışığım.
İşte bu yüzden hayallerin peşinden koşmaktansa gerçekleri kabul etmek daha iyidir.
Ya da Alman bir atasözü ile söyleyelim: 'Eldeki serçe damdaki güvercinden daha iyidir'.

Benim sözlerimi düşünerek kendiniz karar verin artık.
Selamlar
Petra
Cok guzel bir yazi okuyunca rahatladim
Alman atasozu guzelmiss Smile selamlar
yaziyi okudum cok doğru ve bilgilendirici bir yazi elinize sağlık Smile