Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Duyarsızlaşmadan ÖNCE ve SONRA
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2
Merhaba arkadaşlar,
duyarsızlaşarak neyi kazanırız anlamında sorular geliyor.
O nedenle size kendi açımdan duyarsızlaşma süreci ile birlikte elde ettiğim kazanımları açıklamak istiyorum.

Duyarsızlaşmadan önceki durumu (-) işareti ile ve duyarsızlaşmadan sonraki durumu (+) işareti ile açıklayacağım.

Size duyarsızlaşmadan SONRA geri dönüşü olmayan 9 kazanım göstereceğim.

1 - Konuşurken takıldığımda

(-) Nefesim kesilirdi, yeniden nefes aldığım halde konuşma gücüm olmazdı, var gücümle kelimeyi çıkarmaya çalışırdım, sağımı solumu görmez olurdum, zamanı unuturdum (yani 10 saniye mi, 1 dakika mı bilmezdim), sonrasında (yani kelimeyi çıkardıktan sonra veya başkası benim yerime kelimeyi söyledikten sonra) kendimi biri bir kova sıcak su kafama dökmüş gibi hissederdim, kızarır, utanırdım yerin dibine girmek isterdim. Daha sonra da saatlerce, hatta günlerce bu niye oldu, neden başıma geldi diye kahrolurdum.

(+) Takılacağımı çok önceden hissederim, kendimi ona göre ayarlarım, konuşmayı yavaşlatmak veya yumuşak kontrollü bir giriş yapmak gibi yöntemler kullanırım, gerekirse durur yeniden nefes alırım, yerine göre tekrarlama yapmayı yeğlerim, duygusal anlamda hiçbir utanç veya telaşlanma yok, takılsam da en fazla açıklamasını yaparım.

2 - Konuşmak zorunda olduğumda

(-) Örneğin okul gibi ortamlarda konuşmak ZORUNDA olduğumda sürekli tetikteydim. Söyleyeceğim cümleleri çok iyi seçerdim, genellikle A planının yanında bir tane B planı yapardım (Affedersiniz saat kaç yerine örneğin pardon saatiniz var mı? gibi). Söyleyeceğim kelimeden kaçınma olanağı olmadığı zaman heyecanlanır söyleyeceğim kelimeyi kesinlikle çıkartamazdım. Ondan sonra da yukarıda açıkladığım gibi çok fena utanır, yıllar sonra bile o bir anı dakik bir şekilde hatırlardım. 

(+) Dik bir duruşla rahat bir şekilde istediğim cümleyi istediğim anda söylerim, takılma tehlikesinde de telaşlanmam eskiden çıkartamadığım kelimeleri de rahat çıkarırım. Kafamda her an kekemeliğimi dile getirme imkanı vardır ama genelde gerek yoktur.

3 - Konuşmak istediğimde

(-) Kendim birşeyler söylemek veya sormak istediğimde muhatap olduğum kişinin (satış elemanı, polis vs.) gözüne bakmaz, arkasından yaklaşırdım. Söyleyeceğim cümleyi söyleyebileceğime emin olduğum bir anda alelacele cümlemi söylerdim. Diğer kişi genellikle hazırlıklı olmadığı için beni anlamazdı ve 'efendim' diye sorardı. Cümlemi tekrarlamak istediğimde fena takılır utancımdan yerin dibine girmek isterdim.

(+) Muhatap olduğum kişilerin gözüne bakarak her istediğim cümleyi söylerim. Ağır takılma kalmadı. Kelime değiştirme gereği kalmadı. Takılmalar ilk başlarda olmaz, olsa olsa sohbetin ileri aşamalarında olur. Gerekirse 'kekemeliğim tuttu' gibi açıklamalarla durumu utanmadan izah edebilirim.

4 - Kekemelik kavramının kullanılması

(-) Biri yanımda kekemelik, kekelemek veya daha da kötüsü 'sen kekeliyorsun' kelimesini kullandığı zaman kalbim hızlanır, yüzüm kızarırdı, aynı zamanda oradan kaçma isteğini duyardım. Bunu söyleyen arkadaşlardan uzak dururdum, onları arkadaşlıktan atardım, bir daha söylememeleri için elimden geleni yapardım, kendimi sürekli sıkar ve kontrol ederdim. Binbir mazeret bulurdum, kekelediğimi kabul etmezdim.

(+) Kekemelik kavramını duyduğum zaman ilgi duyarım, kekemeliğin ne olduğunu açıklama ihtiyacını hissederim. Normal konuşan insanların kekemelik konusunda hiçbir bilgileri olmadığının farkındayım, o yüzden konu açılmışken açıklama yaparım. Ukala davranan veya alay eden insanlara cevabımı veririm. 

5 - Filimlerde kekeme rolünü oynayan biri çıktığında

(-) Sessizce kendi kendime utanırdım, sırf oyunbozanlık yapmamak için filmi sona kadar izlerdim, elimden geldiğince seyretmemeye çalışırdım. Benimle birlikte filmi izleyen birinin 'aynı senin gibi' gibi laflar söylememesi için dua ederdim. Güldüklerinde utancımdan yerin dibine girmek isterdim. Kesinlikle gülmezdim çünkü 'senin gülmeye hakkın yoktur' demelerinden korkardım.

(+) Eğer komik bir filimse herkes gibi gülerim eğer kekemelere haksızlık yapan bir filim veya diziyse yönetmene veya prodüksiyon şirketine şikayet mektubu yazarım, Almanya Kekemelik Federasyonu'na bildiririm (onlar kurum olarak devreye girer) veya yanımdaki insanlara filimde/dizide gösterilen 'kekemelik karekteri'nin neden yanlış olduğunu açıklarım.

6 - Kekemeliği dile getirmek

(-) Kekemeliğimi dile getirmem mümkün değildi. Suçsuz olduğumu biliyordum kabul etseydim bir suçu itiraf etmiş gibi olurdum. Ailede kekemelik konusu açılmadığı için kesinlikle kekelemek veya kekemelik kelimelerini ağzıma almazdım. Başkası hakkında bu kelimeleri kullanmak zorunda kaldığımda kendimi çok kötü hissederdim, kalbim küt diye atardı, kızarır, utanırdım. Başkasının benim hakkımda da böyle bir şey söylemesini asla istemezdim.

(+) Kekemeliğimi her an her yerde dile getirebilirim. Gereksiz yere dile getirmem, örneğin sunumdan önce 'kekeme olduğum için ara sıra takılabilirim' desem belki hiç takılmam ve dinleyicileri şaşırtmış olurum. (Ağır kekeleyen biri olsaydım yapardım ama bazen hiç takılmıyorum) Bu nedenle yerine göre karar veririm. 2-3 takılmadan sonra kısa bir açıklama yapar (kekemeliğim tuttu / bazen kekelerim işte) geçerim. Utanma yok, tanıdığım insanları (amirlerim de dahil) kekemelik konusunda aydınlatmayı severim.

7 - Kekeme(lik) kavramını kendine yakıştırmak

(-) Kekeme eski anlayışıma göre = katildir. Yani en az katil kadar kendimi suçlu hissederdim. Onun için her mazeret meşruydu da kekeme kavramını kendime yakıştırmazdım. Heyecanlıyım derdim, ne diyeceğimi şaşırdım derdim, biri beni yakalayıp kekemeliğimi yüzüme vurduğu zaman kaçardım.

(+) Kekemelik kelimesinin yerine 'konuşma bozukluğu' veya 'tutukluk' ya da başka daha az çirkin bir kavramın kullanılmasının hiçbir şey getirmediğini biliyorum. Neyse odur. Kekemelik suç değil, iyi bir insandan kötü bir insan yapmaz, tam tersine, kekemelik dolayısıyla sık sık alaya maruz kalan insanlar daha duygusal, daha duyarlı, daha empatik, daha uyumlu ve daha anlayışlı olurlar. Bir kekemeden cani ya da soyguncu çıkacağını pek sanmıyorum. Gördüğüm tanıdığım kekemelerin hepsi dürüst ve samimi insanlar sadece canları çokça yanmış, takdir bekliyorlar.

8 - Kekelemedin şeklinde takdir almak

(-) Bir öğretmen bana eskiden 'aferin kızım hiç kekelemedin' dediği zaman dünyalar benim olurdu. Aynı zamanda kendimi acayip bir baskı altına sokardım. Böyle devam etmeli ve bir daha kekelememeliyim diye. Yine kekelediğim zaman kendimi suçlu hissederdim ve çok üzülürdüm.

(+) Duyarsızlaştıktan sonra takılmaların bana ömür boyu eşlik edeceğini biliyorum. Bundan da ben suçlu değilim, kekemeliğin doğasında vardır. Birileri bana 'hiç kekelemedin' dediği zaman bunu bir övgü olarak algılamam, 'şimdi kekelememiş olabilirim ama yarın veya başka bir ortamda gene kekelerim' derim ve bütün bunlar duygusal olarak bana dokunmaz.

9 - Başka kekemelerle karşılaşmak

(-) Başka kekemelerle karşılaştığım zaman heyecanlanırdım. Benim gibi bir çocuk ise kendimi rahat bırakır artık konuşmayı kontrol etmezdim. Bu güzel bir duyguydu. Büyüdüğüm zaman başka kekemelerle aynı kefeye koyulmak istemezdim. Hani ben 'kekelemekten vazgeçeceğim' diye söz vermiştim ya o yüzden kekemelerle uğraşmak istemezdim. Kekemelerden korkardım ve konunun açılmasını da asla istemezdim.

(+) Başka kekemelerle karşılaşmayı, dertleşmeyi ortak noktaları aramayı severim. Biri ağır, biri hafif, biri daha çok tekrarlama göstererek, biri blok yaşayarak kekelese de her birinde kendimle özdeşleştirebilecek noktalar bulurum. Kekemeler birbirlerine karşı çok sabırlı ve çok anlayışlı olurlar. O yüzden kekemelik özyardım buluşmalarına katılmayı çok severim.

Şu ana kadar bunlar aklıma geliyor. Daha başka konular aklıma gelirse onları da eklerim.
Ama en güzeli 
  • artık kendim olabilmem
  • kendimi kekelesem de kekelemesem de sevebilmem
  • kekemelikten dolayı utanmamam
  • takıldığım zaman soğukkanlı kalabilmem
  • alay edene, anlayışsız olana cevabımı verebilmem
  • konuşurken hep rahat olmam
  • VE ARTIK ÇOK ÇOK AZ KEKELEMEM (%1)
Bütün bunlar DUYARSIZLAŞMA sürecinin değerli sonuçlarıdır.
Duyarsızlaşmak bütün bir kekemelik terapisi gibi bir yolculuktur. Bir ay mı, bir yıl mı bir ömür mü sürer, belli değil.
Ama bu yolculuk yapmaya değerdir.
Başarılar dilerim
Oncelikle Merhaba Petra Hanim,
Forumu ve hangouts yayinlarinizi yakindan takip ediyorum.
Duyarsizlasma calismalarini sonuna kadar destekliyorum bazi arkadaslar soruyor surekli istemli kekeleyerek elimize ne gecicek diye, konusmamizin mukemmeligine odaklanarak asil noktayi kaciriyorlar, oda insanin kendinle barisik ve mutu olmasi. Duyarsizlasmaya baslamadan once cok mutsuz ve surekli kekememeleye calisan bir insandim bunu yapmaya calisirken cogu zaman duygularimi, tepkilerimi gizlemek yada baska sekilde gostermek zorunda kalirdim. Duyarsizlastirmadan sonra, Kendimle baristim ve kendimi oldugum gibi kabul ettim. Bazen bilerek, bazen dogal olarak kekeledim insanlarin gozlerine baka baka ve yeteri kadar duyarsizlastigimi hissedince ( ki hic bir zaman duyarsizma varilabilen bir nokta degil bir yasam bicimi oldugunu goze alarak ) modifikasyon tekniklerinden hangisinin bana uydugunu ve ona gore kucuk degistirmeler yapiyorum ve bunlari yaparken ASLA kekemeligimi saklamak icin degil Iletisim gucumu gelistirmek icin yapiyorum ne zaman ki kendimi kekemeligimi saklamaya calistigim dusuncesine kapilsam gene istemli kekeleme yaparak duygularimi asla saklama dusuncesine kaptirtmamaya calisiyorum. ve Herseye ragmen gene takiliyorum bazen kotu takiliyorum ama sozcugu degistirip nerde nasil konusucam endisesinden cok daha iyidir korkmadan kekelemem, arkadaslara da dicegim benim gozumden: Mutlu olmak icin mukemmel konusmaniza gerek yok, eger bir cok asama kaydettiysem zihinsel olarak ki oda asiri derecede ozguvenimi arttirdi, bunlari duyarsizlastirmaya borcluyum. Sizinde haklarinizi yiyemicem cok guzel isler yapiyorsunuz Tesekkur ederim tum kekemeler adina Ercan bey ve Petra Hanim.
Yakin zaman Hangouts yayinlarinizda gorusmek dilegiyla,
Chicagodan Selamlar...
Merhaba Petra Hanım,
Ben Tomris. Foruma yeni üye oldum.
Bir süredir duyarsızlaştırma gönderilerini okuyorum.
Yukarıdaki yazıda son cümle dikkatimi çekti, diyorsunuz ki duygusal anlamda
hiçbir utanç veya telaşlanma yok.
Kekemeliğe yatkınlığı olan bir çok bireyde kekemelik duygusal bir travma
sonucu ortaya çıkıyor, köpek , kaza, derin üzüntü vs. 
Bunun yanında kekeleme süreci çocukluk yıllarında başlarsa birey ev, okul ve
diğer sosyal ortamlarda çok onur kırıcı davranışlarla karşılaşabiliyor. Psikolojiden
edindiğim bilgilere göre kişinin fiziksel ve duygusal bütünlüğüne yapılmış
her saldırı bilinçaltına tehlike olarak kaydediliyor. Bu yüzden daha önce kekelediğimiz
her ortamda gene aynı tehlike çanları çaldığı için heyecana kapılıp kekeliyoruz.
Sanırım siz çocukluğunuzda Almanya' da bu gibi duygusal travmalara hiç maruz kalmadınız.
Van Riper da sanırım kalmadı.Avrupa da insanlara okul çağında farklı bireylere karşı
anlayışlı olma eğitimi veriliyor sanırım. Ama Türkiye'de şartlar çok farklı.3 büyük
şehirin varoş kısımlarında ve diğer tüm Türkiye'de kekelerseniz insanlar size çok büyük oranda
yaralayıcı tepkiler verecektir.Yüzdeki o acıma ifadesi bile insanın derinden etkiler.
Kısaca Türkiye'deki kekemelerin tahmini %80 bu gibi duygusal travmaların etkisi altında.
Soru: Duygusal travma etkisi altındaki kişi travma yaşamamış biri gibi hiçbir telaşlanma ve utanç 
yaşamadan sosyal ortamlara girebilir mi?
Duygusal travmaların etkisi, kekeleme korkusuna kıyasla daha mı 
azdır, yoksa daha mı çoktur?
Bu konu altında yazan birkaç kişi duyarsızlaştırma yaparken harf dahi
çıkaramadıklarını yazmışlar.Bilerek kekelemeyi göze alan biri belli süre
sonra kekelemekten korkmaz.Buna rağmen hala kekeliyorsa bunun sebebi
bence duygusal travma etkisidir.
Hayrettin Şahin in kitabında da duygusal travmaların temizlenmesine yönelik 
bir bölüm var.
Bütün bunları düşününce ortaya şu sonuç çıkıyor: katılır mısınız?
1. Duyarsızlaştırma sadece kekeleme korkusundan başka duygusal 
travması olmayan kişilerde ciddi anlamda fayda sağlar.
2.Duygusal travmalar sebebi ile kekeleyen kişiler konuşmaktan ve
kekeleme korkusundan bağımsız olarak gelişen diğer alay edilme, küçük düşme
vs. gibi kişinin duygusal bütünlüğüne yönelik açılmış yaralar sebebiyle kekeler.
Bu yaralar bilerek kekeleme ile değil psikolojik destek ve bilinçaltı temizliği ile
iyileşebilir.Onur Bey de zaten duyarsızlaştırma devamında psikolojik destek aldığını ifade etmiş.
3. Türkiye gibi özürlü bireylere yaratık gibi bakılan bir ülkede duygusal travması olan bir 
kişi bilerek kekelerse duygusal yapısı buna hazır değilse travma etkisini artırır.
Bence de kekemelik tedavisinde ilk adım duygusal rahatlama olmalı, fakat bu duygusal
rahatmanıın amacı sadece kekeleme korkusunu yenmek değil, daha da önemli
bir şekilde geçmişte yaşadığı travma etkilerini silmek olmalı.
Köpekten korkarak kekeme olan birinin hipnoz vs. gibi araçlarla 
geçmişe giderek korktuğu köpeği severek rahatladığını ve bu rahatlama ile
çok ciddi oranda akıcılık elde ettiğini okudum. Yani bu kişi kekelemekten değil, 
köpekten duygusal travma edindiği için kekelerken bu kişinin bilerek kekelemesi
ancak kısıtlı oranda fayda sağlar.Köpek travması sürdüğü sürece ne kadar bilerek
kekelese de akıcılığı artamaz.
Sanırın Van Riper ın kendisi de bu gerçeğin farkında olmalı ki 18 yaşına 
kadar geçmeyen kekemelik kalıcıdır, bir daha düzelmez diyor.
Neyse ki duygusal travmalar için de eft, emdr, hipnoz vs. gibi yöntemler var 
Fakat kişinin ne kadar travması olup ne kadarının temizlendiğini ölçmek imkansız.
Sanırım bu yüzden kekemelik geçmez deniyor.
Duygusal travması olanın belli hallerde nabzı artar, soluk alış verişi sığlaşır ve
sıklaşır. Yapılan duygu temizlemesinin derecesi bence cep telefonlarındaki nabız vs. verilerle ölçülebilir.
Ben evdeyken nabzım 65 iken, dışarda aynı ortamda aynı fiziksel şartlarda 80 den aşağı
düşmüyor.O an konuşma durumu da söz konusu değil, yani kekeleme korkusu da yok.
Demek ki sosyal ortamlarda hala duygusal travmalarımın etkisi altındayım.
Teşekkürler
Tomris
Merhaba Tomris,
Bu hafta sonu Almanya Kekemelik ve Özyardım Federasyonu’nun yıllık kongresine katılacağım ve senin sorunu (kendi cevabımı bildiğim halde) oradaki uzmanlara soracağım.
Görüşmek üzere
(30/09/2019, 19:29)PetraS demiş ki: [ -> ]Merhaba Tomris,
Bu hafta sonu Almanya Kekemelik ve Özyardım Federasyonu’nun yıllık kongresine katılacağım ve senin sorunu (kendi cevabımı bildiğim halde) oradaki uzmanlara soracağım.
Görüşmek üzere

Çok teşekkür ederim Petra Hanım.

Almanya da imkanlar fazladır.Keşke kişilerin hayati fonksiyonları ile kekeleme arasındaki
ilişkiyi gösteren ölçümler yapılabilse. Bu sayede kişinin sahiden neye karşı duyarlığı olduğu anlaşılırdı.
Böyle bir araştırma Almanya da yapılabilir mi?

Öncesinde belki sizin şahsınızla ilgili sorduğum soruya cevap verebilirsiniz.
Kekelediğiniz için aile, okul ve yakın çevrenizde sürekli bir duygusal travmaya maruz kaldınız mı?

Bu arada canavar çalışmasını okudum.Sürekli olumsuz tavıra maruz kalanlar hep kekeme kalmışlar.
Bu durum da duyarsızlaştırmanın kısıtlı bir kekeme profili için fark yaratacağını doğruluyor.
Forumda aynı zamanda duyarsızlaştırmaya alternatif olarak bilinçaltı temizliği gösterilmiş.Bence en başta
bilinçaltı temizliği olmalı ki korkular ham kekeleme korkusuna dönüşsün.Sonra duyarsızlaştırma
ile ham kekemelik elde edilebilir.

Bildiğim kadarıyla opera sanatçısı Del Ferro kekemelerdeki diyafram hareketkerini
ölçmesi sonucu kas hareketlerindeki uyumsuzluğu tespit ederek metodunu geliştirmiş.
Bu farklı ölçümlerle çok daha ileri boyuta taşınabilirdi.

Saygılar...
Del Ferro yöntemi yoğun terapi süreci gereklidir.En küçük kaygı,kaçma davranısında eğer oturmamışsa fayda sağlamaz ki sadece nefes bir yere kadardır.Kendi başına kekeleyenlere diyafram kontrolü öğretsen dahi sıkıntı yaşayabilirler.Çünkü kekemelik değişkendir ve birçok faktör her kişide aynı olmadığından farklı yöntemleri deneyerek uygun olanı bulmalısınız.Eğer kaygı,kaçma davranısları gibi psikolojik problemler var duyarsızlaşma,ilaç vs yöntemler gereklidir.Bu gibi sorunlar kekemelikte büyük ölçüde engeldir.Nasıl söyleyeceğim,konuşabilir miyim gibi düşüncelerden kaçınmalıyız.Anksiyete tedavi edilmezse tik sorunlarına yol açabilir.
Sayfa: 1 2