Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Ben Can, Uğurcan
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba değerli arkadaşlar, yüreklendirici paylaşımlar yapılınca ben de hikayemi paylaşarak destek olmak, genç kardeşlerimin fikri dünyasında bir ışık olmak istedim.

Ben Uğurcan, 32 yaşımdayım ve kendimi bildim bileli kekemeyim. Ancak geriye dönüp düşündüğümde, hatıralarım da kekelediğim anlar yer bulmazlar çünkü kekemelik hiç bir zaman hayatımın merkezinde yer almadı. Buna ben izin vermedim.

Çocukluğumdan beri gerek yaşıtlarıma göre daha iri bir yapiya sahip olmam, gerek bir nebze daha çalışkan bir öğrenci olmam sebebiyle her zaman daha göz önünde bir birey oldum, bu belki de daha sosyal girişken olmama sebep oldu.

Kekemeliğimin dört yaşında kardeşim doğunca olduğu söylenmişti bana çocukken, bu bilgi yetişkinlikte belki doğuştandı şeklinde güncellense de aklıma ilk haliyle yerleşti, kekemeliğim dört yaşımda kardeşim doğunca başladı.

Anaokulu ve İlkokulda R'leri söyleyemediğimi hatırlarım ancak kekemeliğe dair bir hatıram yoktur. Geçtiğimiz haftalarda konuştuğum bir ilkokul arkadaşım ise o yıllarıma dair benim de hatırlamadığım bir çok detaya sahip, kekemeliğimin geçmek üzere olduğu artık bitti dediğimiz anda tekrar bir tetikleyici ile kekemeliğin geri döndüğünü hatırlıyor mesela.


Ortaokul ve lise yıllarım ise aktif bir öğrenci olarak geçti, çeşitli piyeslerde ve liseler arası tiyatro yarışmasında yer alarak Hz.Mevlana'yı konu alan bir oyunda Şems'i canlandırma fırsatı buldum.

Yine lise son yılımda, Dünya Ralli Şampiyonası ve Formula 1 Türkiye Gp'sinde en küçük Gözetmen/Hakem olarak bulundum.

Üniversite'de ODTÜ Tarih bölümünü kazandım,  burada IEEEODTÜ öğrenci topluluğunda yönetimde olmak üzere, Radyo ODTÜ, Genç Girişimciler Topluluğu gibi topluluklara katıldım. Özellikle IEEE sayesinde 2 farklı rektörle yemek masasında oturabilmiş ve Beyazıt Öztürk, Behzat Gerçeker, Okan Bayülgen gibi bir çok ünlü ve ayrıca birçok iş ve bilim insanı ile tanışma/oturma şansına nail olmuşumdur.

Ardından ODTÜ Tarih bölümünü bırakarak, Anadolu Üniversitesi'nde Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünü okumaya başladım. Burada da İletişim ve Kariyer Kulübü başta olmak üzere sosyal faaliyetlerime devam ettim. Okulumuzun mezunlar ofisi adına mezunlarımızla röportajlar gerçekleştirdik.

2012 yılında Farabi değişim programı ile Bahçeşehir Üniversitesi'nde okudum. Burada aldığım şirket ortaklı dersler ile büyük bir reklam ajansında sunum yaptim ayrıca Ajans Press'te staja başladım. Bu stajimin işe dönüştüğü hafta maalesed felç geçirmem sebebi ile işi bırakmak zorunda kaldım.

2013 yılında Erasmus programı ile Belçika'ya giderek bir dijital reklam ajansında çalıştım, bu süreçte 9 farklı ülke onlarca şehir gördüm. Almanya Çekya sınırında pasaport fotoğrafımın o anki görüntüme benzememesi sebebiyle sorgulandım.

Türkiye dönüşümün ardından kısa bir zaman sonra mezun oldum. Her reklamcılık öğrencisinin hayali olan İstanbul'a gitmeyi denedim ancak bir yıldan uzun süre staj adı altında ücretsiz çalıştırılan arkadaşlarımı görünce sektörde çalışmak istemedim ve kurumsal şirketlere yöneldim. Ülkemizin birçok dev şirketinde, yabancı yatırımcı şirketlerde mülakatlara, vaka çalışmalarına girdim inanin hepsi çok çok iyi geçmesine karşın işe alınmadım. Reklamlarda sosyal sorumlulukta kül bırakmayan o devasa şirketler bana kekemeliğim sebebiyle iş vermekten çekinmekteydiler.

Bu süreçte İstanbullu bir iş adamı ile, tamam sen zehir gibisin çok başarılısın ancak kekemeliğin aebebi ile biri elinden tutmadıkça başarma şansın yok, özetinde bir konuşma geçti aramızda. Ardından o da kendi tabiri ile elimden tutmadı.

Kamuyu denemek istedim KPSS'ye girdim, 2015 A kadro için sonucum kendi alanım 4129 kodunda p3 ve p108 puan türlerinde 1. olmama karşın maalesef mülakatlarda elenerek bir devlet kadrosuna yerleşemedim.

Bu süreçte yüksek lisansima başlamış ve hem özel sektör hem de devlette iş kovalarken akademik kadro sinavlari için de Türkiye'nin dört bir yanını geziyordum. Bu uğurda 30dan fazla girişimim oldu Bitlis'ten Balıkesir'e İstanbul'dan Trabzon'a girmediğim kadro sınavı kalmamıştı.

Yurtdışına gitmeye karar verdim, Belçika'dan eski patronum beni bekliyordu ancak Hollanda ile yaşanan krizin tam ortasına düşmüştüm, mantıklı bir sebep olmadan ilk Belçika tecrübemde sorun yaşamamış olsam da vizem reddedildi.

Ta ki bu yılın Subat ayına yani lisans mezuniyetimin 7.senesinin bitip 8.senesinin başladığı haftaya değin 32 yaşıma kadar akademisyenlik için çalıştım didindim.

Allah, emeklerimi ekmeğe 32 yaşımda iken döktü şuan hayallerime kavuştum ve akademisyen olarak görev yapmaktayım.

Özel hayatımda ise evli ve bir çocuk babasiyim.

Değerli arkadaşlar, hayatimin kirilma ani diyebileceğim her noktaya teker teker değinmek istediğimden uzun bir yazi oldu. Gördüğünüz gibi hiçbirimiz için hayat gül bahçesi değil ancak kabuğumuza çekilip bu dünyayı kendimize zindan etmek de hakkımız değil...

Sen değerli kekeme arkadaşım, şuan covid tedbiri dolayisiyla evde olabilirsin ancak bu tedbirler bittiğinde hayatın sokakta olduğunu unutma, bir kere geldiğimiz şu hayatta kekemeliğin sadece bir sınav olduğunu düşünerek hayatin geri kalanini ötelemeden şu şahane yaradılışına, şahane bir sistem olan vücuduna aklına ve beynine, kabuğuna çekilerek yazık etme. Güç sende ?

Son olarak da sizleri yıllarca erişmek için emek verdiğim odamdan bir selfie ile selamlamak isterdim ancak foruma nasıl fotoğraf yükleyeceğim şimdilik çözemedim maalesef Sad